21 Şubat 2011 Pazartesi

Irak’ta Seçim Süreci, Yeni Hükümet ve İstikrar (!)

21 Aralık 2010 tarihinde Irak’ta Nuri el-Maliki Başbakanlığında yeni hükümet kuruldu. Yeni hükümetin 7 Mart 2010 tarihinde yapılan seçimlerden bu kadar uzun bir süre sonra kurulmuş olması, Irak’ın bu alanda yeni bir rekor elde etmesini sağladı. Bu ilgi çekici istatistiksel bilgi dışında Irak’ta seçim öncesi, seçim süreci ve kurulan yeni hükümet tam anlamıyla bir devamlılık göstermektedir.

Diğer bir ifade ile olumlu ve olumsuz yanlarıyla Irak siyaseti, iç siyasi dengeler ve bölgesel yansımalarıyla bir istikrar göstermiştir.

ABD’nin 2003 Irak işgalinden sonra Irak siyaseti etnik ve mezhepsel kimlikleri ön planda tutan partiler tarafından yönlendirilmiştir. Özellikle 2005 yılında gerçekleşen her iki seçimde bu siyasi yapı Irak’ta kurumsallaşmıştır. Ocak 2009’da Irak’ta yapılan Vilayet Konseyi seçimlerinde o dönem ulusalcı söylemlerle siyaset yapan Başbakan Nuri el-Maliki’nin zafer kazanması, Irak siyaseti için yeni beklentiler getirse de son seçimler öncesi oluşan siyasi koalisyonlar ve söylemlerle eskiye dönüş yaşanmıştır.

7 Mart seçimlerinden sonra dört koalisyon aldıkları oylarla Irak siyasetinde belirleyici konuma geldi. Bunlardan birincisi Allavi önderliğindeki el-Irakiyye Koalisyonu’dur. Bu koalisyon 91 sandalye kazanma başarısını gösterdi. Allavi’nin ardından Şii temelli iki parti, Maliki’nin Kanun Devleti Koalisyonu 89 ve Sadr ile Hekim gruplarının önderliğinde Irak Ulusal İttifakı 70 sandalye kazandı. Bu iki koalisyon daha sonra birleşerek Irak Ulusal Birlik İttifakını oluşturdu. Dördüncü grup ise 43 sandalye ile Kürdistan Koalisyonu olmuştur.

Bu sonuçları ardından hükümet kurmak için 325 sandalyeli Irak parlamentosun 163’ünü elde eden bir ittifak oluşturmak gerekiyordu. Ancak seçim sonrası partiler arasında hükümet kurmak için yapılan müzakerelerde ulusal program üzerine uzlaşmaya çalışmaktan çok kimin hangi makamı elde edeceği üzerine müzakere edildi. Bu siyasi zihniyet, 2003 işgali sonrası oluştu ve istikrarlı bir şekilde Irak siyasetinde hüküm sürmeye devam etmektedir. Bu nedenle işgalden günümüze yedi yıl geçmesine rağmen Irak halkının temel ihtiyaçları hala karşılanmamaktadır.

Irak’ta hükümet oluşumu için en somut adım 8 Kasım 2010 tarihinde atıldı. Barzani’nin çağrısı ile Erbil’de tüm grupların katılımıyla gerçekleşen toplantının sonucunda bütün grupların dâhil edildiği bir ulusal birlik hükümetinin kurulması konusunda mutabakat sağlandı. Bu tarihten itibaren Irakiyye listesinden meclise giren Usame Nuceyfi Meclis Başkanlığına, ardından Celal Talabani Cumhurbaşkanlığı makamına meclis tarafından seçildi. Erbil toplantısıyla hızlanan sürecin sonunda ise 21 Aralık 2010 tarihinde Nuri el-Maliki Başbakanlığında Irak’ın yeni hükümeti belirlendi.

Irak hükümeti 42 bakanlıktan oluşuyor. Bakanlıkların dağılımı tam olarak tamamlanmadı. Bazı bakanlıklar hala vekâleten çeşitli grupların elinde bulunmaktadır. Ancak bakanlık dağılımının genel bir değerlendirmesini yapacak olursak, Şii ve Kürt grupların kazançlı olduğu bir sürecin tamamlandığını söyleyebiliriz. Şiiler, en çok bakanlık edinen grup olmakla birlikte Başbakanlık ve Petrol Bakanlığı gibi önemli bakanlıkları elde ettiler. Ayrıca Şii grupların seçimde Irakkiye Listesinin gerisinde kalmalarına rağmen bakanlık dağılımına bunu yansıtmamaları da bir başarıdır. Kürt Koalisyonu’nun da seçimde dördüncü grup olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı gibi değerli makamları diğer gruplara kaptırmamaları önemli bir sonuçtur. Iyad Allavi önderliğindeki Irakkiye Listesi ise seçimlerde elde ettiği başarıyı sonuca yansıtamamıştır. Allavi “Stratejik Politika Konseyi”nin başına getirilmiştir ancak bu konseyin hükümete veto yetkisinin olmaması bu makamın değerini düşürmektedir. Irakkiye Listesi’nin başarısızlığına neden olarak bu oluşumun dağılmaya müsait kırılgan bir yapıya sahip olmasına dayandırılmaktadır. Bu durum Allavi’nin hükümetin oluşum sürecinde pazarlık gücünü zayıflatmıştır. Örneğin hükümete katılmama gibi bir seçeneği, grubunun dağılacağı korkusuyla kararlı bir şekilde öne sürememiştir.

Yeni Irak hükümetine yöneltilen en büyük eleştiri, tıpkı geçmiş hükümetler gibi ulusal bir programdan yoksun, birbiriyle uyum içinde çalışamayacak olan bakanlardan oluşan bir hükümet olmasıdır. Örneğin eski Baasçı olması nedeniyle Maliki tarafından seçime girmesi engellenen Salih Mutlak günümüzde Irakiyye Listesi kontenjanından Başbakan Yardımcısı olması beklenmektedir. Dolayısıyla hükümet üyelerinin belli bir program çerçevesinde birbiriyle uyumlu çalışma önceliğine pek dikkat edilmediği görülebilmektedir. Bu anlamda yeni bir hükümet kurulmasına rağmen Irak siyasetinde yapısal olarak çok fazla değişim beklememek gerekir.

Yeni Hükümet ve Bölgesel Sonuçlar

Irak’ta hükümet oluşum sürecinde Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Suriye gibi Irak’a komşu ülkeler kendi çıkarlarını korumak için süreci dikkatli bir şekilde takip etmişlerdir. Suriye ve Suudi Arabistan için Maliki’nin yeniden başbakan olması olumsuz bir gelişmedir. Çünkü her iki ülke Maliki’nin başbakanlığı döneminde Irak ile sorunlu bir dönem yaşamışlardır. İran’ın ise bu süreçte istediğini en çok elde eden ülke olduğunu söyleyebiliriz. Hem Şiilerin ülkedeki gücünü koruması hem de kendilerine bir tehdit olarak gördükleri eski Baas mensuplarının çok güçlenmeden bu süreci tamamlamaları İran’ı memnun etmiştir.

Türkiye için durum diğer ülkelerden biraz daha farklı değerlendirilmelidir. Çünkü Türkiye bölgedeki diğer ülkelerden farklı olarak çok boyutlu Irak diplomasisini uygulamaktadır. Yapılan bazı analizlerde Allavi’nin yerine Maliki’nin başbakan olması İran’ın Türkiye karşısında elde ettiği bir zafer olarak yansıtılmıştır. Ancak Türkiye’nin son dönem Irak siyaseti doğru bir şekilde okunduğu takdirde, Türkiye’nin Irak’ta bir grup ile patronaj bir ilişki kurup İran ile yarıştığı söylenemez. Türkiye’nin Ortadoğu politikası değerlendirilirken, bölgenin istikrarına katkısı ve bölge ülkeleri ile ticari ilişkileri daha çok dikkate alınmalıdır.

Özellikle 2006 yılının sonunda yayınlanan Baker–Hamilton Raporu’ndan sonra ABD, hatadan dönüp Irak’taki tüm siyasi gurupları sürece dâhil etmeyi amaçlamış, bu süreçte komşu ülkelerden yardım almayı da öngörmüştür. Türkiye de aynı sürece paralel olarak Irak’ta Sünni grupları tekrar siyasi sürece dâhil etmeye çalışmıştır. Allavi önderliğindeki Irakiyye Listesi’ne olan yakınlığı da buradan kaynaklanmaktadır. Bunun aksini iddia etmek Türkiye’nin çok boyutlu Irak diplomasisi çalışmalarına haksızlık olur. Nitekim 2009 yılında Irak ile yapılan “Bakanlar Düzeyinde Stratejik İşbirliği Anlaşması” Maliki hükümeti döneminde yapılmıştır. Dolayısıyla Maliki’nin başbakanlığa devam etmesi sanılanın aksine, Türkiye için Irak ile bazı konularda işbirliğini sürdürmesi açısından önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder