21 Şubat 2011 Pazartesi

Irak’ta Hükümet Oluşum Sürecinde Komşu Ülkelerin Etkisi

Mart ayında gerçekleşen Irak seçimlerinden bu yana 8 Kasım 2010’da Irak’ın önde gelen siyasi partileri ilk kez Erbil’de bir araya geldi. Bu gelişmeden sonra hükümetin yakın bir zamanda kurulması beklenmektedir. Bu uzun süre hem Irak’ın iç siyasetindeki sorunların hem de bölge ülkelerinin süreçteki etkilerinin görülmesini sağlamıştır.

Sekiz ay geçmesine rağmen Irak’ta bir hükümet oluşmamasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bunlar iç ve dış etkenler olarak ayırabiliriz.

İç Etkenler


Irak’ın siyasi yapısı, seçim sistemi ve liderlik (Başbakanlık) kurumuna verilen önem istikrarlı bir hükümet oluşumunun önündeki engellerdir. Irak’ta son seçimlerde nispi temsil seçim sistemi uygulandı. Bu sistem çerçevesinde bir partinin tek başına mecliste çoğunluğu oluşturması mevcut Irak siyasi yapısında imkânsız görünmektedir. Bir partinin tek başına iktidar olması için 325 sandalyenin en az 163’ünü elde etmelidir. Dolayısıyla hükümet, partilerin bir koalisyonu sonucunda oluşmak zorundadır. Irak’ta etnik ve mezhepsel temelli siyasi partilerin oluşturduğu siyasi sistemde koalisyon oluşamamaktadır. Bu durum parti yapısından kaynaklanmaktadır. Etnik ve mezhepsel partiler ulusal düzeyde politika üretemediklerinden ortak bir zeminde uzlaşabilecekleri başka bir parti bulamamaktadır.


Hükümet oluşturma müzakerelerinde süreci tıkayan diğer bir konu da başbakanın kim olacağı meselesi olmuştur. Özellikle günümüz Irak başbakanı Nuri el-Maliki’nin başbakanlık konusunda diretmesi ikili görüşmeleri çıkmaza sokmuştur. Bu durum geçmişten süregelen Irak siyasi kültürü ile de ilintilidir. Birçok siyasi kültürde liderlik önemli bir kurumdur ancak Irak’ta bu kuruma atfedilen önem diğer ülkelerden biraz daha fazladır. Bu nedenle günümüzde siyasi partiler bu kurumu elde etmek için ihtiraslı davranabilmektedirler.


Şii temelli iki parti olan Hukuk Devleti İttifakı ile Irak Ulusal İttifakı’nın birleşmesiyle başbakanın bu oluşumdan çıkacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu iki oluşumun oluşturduğu Irak Ulusal Birlik İttifakı’nın iki başbakan adayı bulunmaktadır. Bunlar mevcut başbakan Nuri el-Maliki ile Hekim grubundan olan Adil Abdulmehdi olmasına rağmen Maliki’nin ismi son dönemde daha çok ön plana çıkmaktadır.


Dış Etkenler


Gerek seçim öncesinde olduğu gibi seçim sonrası da Irak’a komşu ülkeler kendi çıkarlarına paralel bir şekilde Irak’ın iç siyasetine müdahale ettiler. Bu nedenle Irak’ın önde gelen siyasi liderleri defalarca İran, Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye’yi ziyaret etme gereği duydu. Çünkü bu liderler bu ülkelerin herhangi birine rağmen Irak’ta iktidar olamayacaklarının farkındalar. Bu durum uluslararası ilişkilerde sıkça görünen bir durum değildir. Komşu ülkelerden Suudi Arabistan ve Suriye, Nuri el-Maliki’nin başbakanlığına karşı çıkarken, Iyad Allavi de verdiği demeçlerde İran’ın müdahaleleri nedeniyle başbakan olamadığını belirtmiştir. ABD ve İsrail gibi ülkeler de Irak’ta Şii temelli ve İran yanlısı bir hükümetin oluşumunu istememektedir.

Irak’a komşu ülkelerin iç siyasi yapısı dış siyasetine yansımaktadır. Suriye, Suudi Arabistan ve İran gibi ülkeler daha çok kendi içine kapanık otoriter yönetime sahip ülkelerdir. Bu tip ülkeler tehdit algılamaları çerçevesinde dış politika üretirler. Türkiye dışındaki bölge ülkeleri Irak’a bu açıdan yaklaşmaktadır. Bu ülkeler ne istediklerinden çok ne istemediklerini ön plana koyup Irak’ın iç politikalarına müdahale etmekte ve siyasi süreci çıkmaza sokmaktadırlar.


Türkiye’nin Irak Politikası ve Erbil Toplantısı


Türkiye dış politikada bölgesel siyasi istikrar ve işbirliğine önem vermektedir. Bu nedenle Türkiye ilkesel olarak Ortadoğu genelinde ve Irak özelinde hiçbir grubun siyasi sürecin dışında kalmasını istememektedir. Bu bağlamda ABD’nin işgalinden günümüze kadar yeniden şekillenen Irak siyasetine Türkiye bu yönde destek vermeye çalışmıştır. Başta Sünni gruplar olmak üzere her grubun siyasi sürece dâhil olması için ciddi siyasi girişimlerde bulunmuştur.

Türkiye genel Irak politikasıyla tutarlı bir şekle seçim sonrası süreçte de tüm siyasi grupların dâhil olduğu bir ulusal hükümet oluşumunu desteklemiştir. Özellikle bu geçiş döneminde, Irak’ın devletleşme ve milletleşme sürecinde hiçbir siyasi grubun bu sürecin dışında kalmasını istememektedir. Çünkü Türkiye bölgesel siyasi istikrarın ancak bu yöntemle sağlanabilineceğini düşünmektedir. Türkiye diğer komşu ülkeler gibi Irak içinde belli bir siyasi gruba karşı tavır almamıştır. Bütün siyasi gruplarla diplomatik ilişkilerini sürdürmüştür.

Tüm bu iç ve dış etkiler çerçevesinde Irak’ın önde gelen siyasi liderleri 8 Kasım 2010 tarihinde Erbil’de bir araya gelerek bir hükümet oluşturmak için müzakerelerde bulundular. Bu toplantının sonunda 11 maddelik bir uzlaşma protokolü yayımlandı. Bunlar;

1- Iraklı tüm siyasi grupların, Irak anayasasına bağlılığı,
2- Uzlaşılan maddelerin uygulanması,
3- Irak’taki etnik kesimler arasındaki dengeye riayet edilesi,
4- Stratejik Politikalar Kurulu’nun kurulması,
5- Ulusal uzlaşma ve toplumsal adalet,
6- Erbil ve Bağdat arasındaki ihtilafların çözümü,
7- Uzlaşma maddelerinin uygulanacağının garanti edilmesi,
8- Irak’ın idari sisteminde ıslahat yapılması,
9- Yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluk yapanların yargılanması,
10- İç sorunların çözümü,
11- Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı adaylarının belirlenmesi



Bu maddelerden 3. ve 5. maddeler Türkiye’nin bölgesel politikalarının sürdürebilirliği açısından oldukça önemlidir. Tüm etnik ve mezhepsel grupların siyasi sürece dâhil edilmeleri ve ülkede ulusal bir uzlaşmanın oluşması Türkiye’nin Irak politikasında öncelikli bir yere sahiptir. Diğer bir ifade ile Türkiye Irak’ta özgül olarak belli şahıslar ve grupları desteklemekten çok uzlaşmanın ve istikrarın ön planda olduğu bir siyasi aklı desteklemektedir. Bu bağlamda Ortadoğu’da işbirliği ve istikrarı isteyen Türkiye’nin, Irak’taki son siyasi gelişmelerden en çok memnun olan ülkelerden biri olduğunu söyleyebiliriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder